1 Şubat 2015 Pazar

PC ne zaman insanı geçecek?

Ray Kurzweil, 2045 yılında 1.000 dolar maliyetli bir bilgisayarın tüm insanların beyin gücünün toplamından daha güçlü olacağını öngörüyor.
Bu tekillik düşüncesine Moore yasasında tarif edilen, hesaplama gücünün üstel artışıyla varmış.

Her telefonda bulunması gereken uygulamalar

Güç açlığı çekenler ve pil düşmanları için

Battery Doct or (P il K oruyucu)

Meşhur temizlik aracı CleanMaster’ın yaratıcılarınca
geliştirilen Battery Doctor
dört bölüme ayrılıyor. “Tasarruf” modunda
uygulama sizin izniniz ile telefonunuzda
fazla enerji tüketimine neden olan etmenleri
teşhis edip listeliyor. Battery Doctor,
ortaya çıkabilecek çoğu etmen için tek
tıkla uygulanabilecek birer çözüm barındırıyor.
“Şarj” bölümünde telefonunuzun mevcut
şarj seviyesiyle ne kadar süre daha
fonksiyonlarını devam ettirebileceğine dair
tahmini görüyorsunuz. Hızlı işlemler
için ne kadar şarjınızın kaldığını gösteren
ve fazla enerji tüketen Wi-Fi, Bluetooth gibi
işlemleri tek tıkla kapatabilmenizi sağlayan
uygulamanın widget’ını da kullanabilirsiniz.
“Mod” isimli bölümde size sunulan
farklı enerji tüketim profillerini inceleyebilirsiniz.
Eviniz ve iş yeriniz için farklı profiller
oluşturabilir ve bunların tarih ve zamana
göre otomatik olarak değişmelerini sağlayabilirsiniz.

Fazla Hız Eşittir Fazla Enerji!
Okuma işlemi sırasında uygulama, şarj akımının
akıllı kontrolü yoluyla telefonunuzun
hızlı fakat yumuşak bir şekilde şarj olmasını
sağlıyor. Telefonunuzdaki gereksiz
ve hurda olarak tabir edilen dosyaları ise
CleanMaster ile silebilirsiniz. Battery
Doctor’un kardeşi olan bu uygulama isteğiniz
üzerine Battery Doctor tarafından telefonunuza
yüklenecektir. Son olarak uygulama
gereğinden fazla enerji tüketimine
neden olan etmenleri sıraladığı bir liste de
sunuyor.

31 Ocak 2015 Cumartesi

Google’ın satın aldığı firmalar

Google 2010’dan bu yana yapay zekâ ve görüntü / ses işleme alanına muazzam bir
yatırım yapıyor. İnsanöteci (transhumanist) Kurzweil’ın da Google’a katılmasıyla
şirket satın almalar adeta katlandı
.

  Aralık 2010 Phonetic Arts Dijital kayıtları birleştirerek yeni
ses çıktıları üretiyor
Temmuz 2010 Metaweb Bilgi veri tabanlarında
anlamsal arama
Haziran 2011 PittPatt Fotoğraf ve videolarda insanları tanıyan
yüz tanıma yazılımı
Ocak 2011 SayNow Sesli mesajları otomatikman yazıya döküp
internette yayımlayan ses yazılımı
 Aralık 2013 Schaft İki bacaklı, kendi kendine öğrenen robotlar
Industrial Perception 3B kamerasıyla nesneleri
tanıyan akıllı robot kol
Redwood Robotics Sanayi uygulamaları için düşük
maliyetli, stabil robot kolları
Meka Robotics İnsanlarla ve insanların yakınında
çalışabilen insansı robotlar
Holomni Robot tekerlek geliştiricisi
Bot & Dolly Film yapımı için robot kollar
(söz gelimi Gravity filmi)
Autofuss Bot&Dolly’nin tasarım ve yayın konusunda
uzmanlaşmış kardeşi
Boston Dynamics İnsanı ve hayvanları model
alan askeri robotlar
 Ocak 2013 Ray Kurzweil Ünlü insanöteci Google’a katıldı
 Ekim 2013 Flutter (40 milyon dolar):
Bilgisayarın web kamerasıyla kullanılabilen
hareket tanıma yazılımı
Mayıs 2013 Makani Power Uzak
yerlerde enerji üretimi için uçan rüzgâr türbinleri
Nisan 2013 Wavii (30 milyon ABD doları):
Bilgi veri tabanları için anlamsal ses işleme
Mart 2013 DNNResearch
Ses ve görüntü işleme için sinir ağlarını simüle
eden araştırma organizasyonu
 Nisan 2014 Titan Aerospace Atmosferde 20 km
irtifada uçabilen özel İHA’lar
Ocak 2014 DeepMind Technologies
(650 milyon dolara): Bilgisayar sistemlerinde mekanik
öğrenme konseptleri üzerine çalışan YZ araştırmacıları
Nest (4,3 milyar dolar): : Ev otomasyonu için duman
saptama ve akıllı termostat aygıtları.

Sektör uzmanlarına göre, Google dünya üzerinde bu
alanda uzman olan kişilerin neredeyse yarısını bünyesine kattı ve
Derin Öğrenme üzerine çalıştırıyor.
Miami, Florida, Aralık 2013. Google’ın vizyonu kanatlanıyor.
Transformers filmindeki robotları andıran bir siluet, mavi renkli
iki bacağıyla kendinden emin bir tavırla merdivenin basamaklarını
tırmanıyor. Yolundaki molozları yana iterken, kapıları açıp gaz
kaçıran vanaları kapatırken uzuvlarındaki elektrik motorları vızıldıyor.
Kafası yok, onun yerine korkunç, kapkara bir gövdesi ve her
yerinden fışkıran kablolar var. S-One adlı bu robot, Japon firması
Schaft tarafından geliştirilmiş. S-One’ın başarıyla geçtiği parkur
ise, yine kendisinin ezici bir üstünlük kazandığı DARPA Robotics
Challenge’a ait. Tıpkı DARPA çöl yarışını kazanan Sebastian Thrun
gibi, bu yarışmayı kazanan Schaft da artık Google’ın bir parçası.
Geleceğin teknolojilerine yatırılan
milyarlar
S-One gibi robotlar bir gün akıllı, günlük asistanlara dönüşebilir.
Ancak bunun için korkutucu görünümlerinden sıyrılmaları lazım.
Endüstriyel tasarım konusunda güçlü olmadığı bilinen Google’ın
Nest’i 2014’te satın almasına şaşırmamalı. Nest, termostat ya da
duman detektörü gibi sıradan aygıtları peşinde koşulan ev aksesuarlarına
dönüştüren bir firma. Nest’in kurucusu Tony Fadell’in becerileri
(Fadell aynı zamanda iPod’u icat eden kişi) Nest’i satın almak
için zaten geçerli sebep. Eğer çekici robotlar geliştirebilen birisi
varsa o da muhtemelen Fadell olacak.
Google’ın yapay uzuvlar yapma niyeti varsa bunun için de tasarım
becerisine ihtiyacı olacak. Google’ın biyoteknolojiyle ilgilendiğini
anlamak için 23andMe ve DNAnexus gibi genetik mühendisliği
firmalarına yaptığı yatırımı bilmek yeterli. Ayrıca California Life
Company’nin (kısa adıyla Calico) kurucusu da Google.
Bu firma Larry Page ile biyoteknoloji öncüsü Arthur Levinson
tarafından kuruldu ve yaştan kaynaklanan hastalıklarla mücadele
ediyor. Biyolojik bir sondan korku ve teknolojiyle buna karşı mücadele
etmek, tam da insanöteciliğin tanımına uyuyor.
Mountain View’a, Google merkezinden yaklaşık bir kilometre
öteye geri dönüyoruz. Önünde durduğumuz sıradan, iki katlı tuğla
bina, tüm fikirlerin (dâhice olanların da, anlaşılmaz olanların da)
bir araya geldiği yer. Burası, Google X’in araştırma laboratuvarı.
2010 yılında laboratuvar Sebastian Thrun’un liderliğinde kendi
kendine giden otomobiller geliştirmeye başladı. Bu, Google-X’in
“Moonshot projesi” adını verdiği birçok projenin ilkiydi.
Günümüzde Google X’in ardındaki itici güç Thrun’un ardından
gelen Moonshot piri, Eric “Astro” Teller. Eric, Manhattan Projesi
kapsamında hidrojen bombasını geliştiren fizikçi Edward Teller’ın
torunu. Larry Page’in yeni Google fikrinin ondan iyi temsilcisini
bulmak zor. Teller’ın sloganı şu: “Bir çözüm fikri geliştirdiğimizde,
insanlığın karşısındaki tüm büyük sorunlarla uğraşacağız.” Ya da
Larry Page’in tabiriyle, rakiplerinden %10 değil, 10 kat daha iyi olmaya
çalış.
Larry Page’in “on kat” düşüncesi yüzünden, Google hiçbir projeye
aşırı büyük, hiçbir fikre saçma gözüyle bakmıyor. Amerikan
dergisi Wired’ta Teller bu düşünce tarzının Google araştırmacılarının
günlük etkinlikleri üstündeki etkisini anlatıyor: “Larry’ye fişini
taktığınızda çalışan bir zaman makinesi isteyin, bununla yetinmek
yerine size ‘Neden çalışması için fişe takmak gerekiyor ki?

30 Ocak 2015 Cuma

Ice Bucket Challenge

ALS sinir sisteminde ender görülen bir hastalık. İlaç araştırması için daha fazla bağış
toplayabilmek için, ALS Ice Bucket Challenge ve bununla birlikte bir internet fenomeni
ortaya çıktı ve sosyal ağların etkisini bir kez daha gördük
.

Ice Bucket Challenge’in fikir babası - Corey Griffin, Ağustos ortasında bir kazada boğuldu.

ALS Association’a ulaşan bağış miktarı (29.7.–29.8.) - 100,9 milyon USD

ALS Association’a geçen yıl aynı dönemde yapılan bağış miktarı - 2,8 milyon USD

Ice Bucket Challenge ile kazanılan yeni bağışçı sayısı - 3 milyon

ALS hastalığının sıklığı - yılda 100.000 kişi içinde 1-3 kişi arasında

En ünlü ALS hastası - Stephen Hawking, astrofizikçi

Meydan okumadan önce ALS İngilizce Wikipedia sayfası ziyaretçi sayısı - günde yaklaşık 3.000

Meydan okumadan sonra ALS İngilizce Wikipedia sayfası ziyaretçi sayısı - 436.035 (21.8.’de)

Ice Bucket Challenge ile ilgili mesaj atan Facebook kullanıcısı sayısı (17.8.’e kadar)-28 milyon

Instagram’da en çok beğenilen Ice Bucket Challenge fotoğrafı - Futbol yıldızı Lionel Messi (462.181 beğenme

Bitcoin yavaşça Avrupa’ya yayılıyor

2009 yılında Bitcoin (BTC) ilk defa ülkeler
aşırı ödeme sistemi olarak kullanılmaya
başladı. Bitcoin şifreli bir para birimi,
yani sanal servetinizle ödeme yapıyorsunuz.
Alışıldık parayla ödeme sistemlerinden
farklı olarak burada merkezi veya ticari
bankalar üzerinden değil, peer to peer ve
karmaşık bir hesaplama ve onaylama sistemiyle
para akışı gerçekleşiyor. Bitcoin elle
tutulur bir şey olmamasına rağmen, sağdaki
diyagramda da görebileceğiniz gibi, giderek
daha fazla sayıda mağaza ve hizmet veren,
ödeme aracı olarak dijital parayı kabul ediyor.
Sanal para birimi en çok ABD’de popüler,
ancak Bitcoin Avrupa’ya da giderek yayılıyor.
Türkiye'de Bitcoin harcanabilecek yerler
henüz sınırlı sayıda. Bunlardan biri de
Bilecik'te bulunan İstasyon Eczanesi. Özellikle
Avrupa ve ABD’de Bitcoin ile ödeme
alan yerlerin sayısı giderek artıyor, üstelik
geçtiğimiz aylarda bazı hack’leme girişimleri
olmasına rağmen. Güneydoğu Asya, Afrika
ve Rusya’da sanal para buna karşın pek de
yaygınlaşmamış. Mesela Sibirya’nın ortasında
bulunan Norilsk’te sadece tek bir
elektrik hizmet merkezi Bitcoin ile ödeme
yapılmasına izin veriyor

Google’dan güvenlik çubuğu

Google'ın iki adımlı doğrulama yöntemi, artık eskisi
kadar aşılmaz bir güvenlik sunmuyor. SMS veya
e-posta yoluyla doğrulama kodu alma, artık tam
garantili bir güvenlik önemli değil. Karmaşık saldırıları
engellemek isteyen Google ise iki adımlı doğrulama
yöntemini geliştirmek üzere yeni bir USB ürünü ortaya
çıkardı. Güvenlik Anahtarı ("Security Key") adındaki
yeni ürün, bilgisayarınıza USB portundan bağlanıyor ve
güvenle oturum açmanızı sağlıyor. Küçük bir USB
çubuğu şeklindeki ürünü anahtarlığınızda taşıyabiliyor,
hesabınıza güvenli giriş yapmak istediğiniz zaman
kullanabiliyorsunuz. Google, aracın çift adımlı
doğrulama sistemlerini sahte sitelerle aşmaya çalışan
saldırılara karşı önlem olarak geliştirildiğini söylüyor.
Doğrulama kodu yerine şifrelemeden faydalanan
Güvenlik Anahtarı, sadece önceden programlandığı
web siteleriyle çalışabiliyor. Araç USB portuna ihtiyaç
duyduğu için mobil cihazlarda çalışmıyor. Bunun
yanında çubuk, şu an sadece Chrome 38 ve üzeri web
tarayıcısıyla çalışmakta.

Zenginlere özel sosyal ağ!


Eğer harcayacak parası, harcayacak zamanından çok olan insanlardansanız,
yani çok zenginseniz veya bir oligarksanız Facebook gibi herkesin
size kolayca ulaşıp zamanınızı çaldığı, önemsiz meseleleriyle ana sayfanızı
istila ettiği bir sosyal ağ yerine, sadece zenginlerin üye olabildiği
özel bir sosyal ağda zaman geçirmek ister miydiniz? Bunu isteyen
zenginlerin sayısı yeterince çok olacak ki, Netropolitan isminde bir servis
yayına girdi. Netropolitan, üye olmak için 9.000 dolar ödemenin gerektiği
ve senede 3.000 dolar abonelik ücreti isteyen özel bir sosyal ağ. Ücretlerden
de anlaşıldığı gibi, bu sosyal ağda sadece zenginler bulunuyor ve üyeler
bu sayede network’lerini geliştirerek farklı iş ve sosyal olanakların kapısını
açıyorlar. Netropolitan’ın geliştiricileri, süper zenginlerin bu ağ sayesinde kendilerini
rahat hissettiklerini dile getirirken, dünyanın farklı ülkelerinden çok
sayıda süper zenginin şimdiden üye olduğunu belirtiyorlar.

29 Ocak 2015 Perşembe

Apple, SSL 3.0 desteğini bırakıyor!

Apple, eskiyen ve Poodle açığıyla
darbe alan SSL 3.0 şifreleme
standardını Push uyarı hizmetlerinde
desteklemeyi durduracağını
açıkladı. Geliştirici sitesinde
yapılan duyuruya göre Apple, 29
Ekim’de SSL 3.0’dan TLS’ye geçecek.
Geçtiğimiz haftalarda Secure
Sockets Layer 3.0’da ortaya
çıkan bir açığın, şifreli bilgilere
erişim olanak tanıdığı anlaşılmıştı.
Apple ise duyurusunda geçişi
şöyle açıkladı: “Sadece SSL
3.0 kullanan sağlayıcılar, Apple
Push Uyarı hizmetinin beklendiği
gibi çalışmaya devam etmesi için
en kısa zamanda TLS’yi desteklemeye
başlamalıdırlar.” “TLS ve
SSL 3.0’ın her ikisini birden destekleyen
sağlayıcılar etkilenmeyecektir
ve bu sağlayıcıların herhangi
bir değişiklik yapmalarına
gerek yoktur.” Apple, geliştiricilerin
uyumluluğu test edebilmeleri
için SSL 3.0’ı Provider Communicaton
arayüzündeki geliştirme
ortamında devre dışı bıraktığını
söylüyor. Twitter geçtiğimiz
günlerde SSL 3.0 desteğini devre
dışı bıraktığını duyurmuş, Mozilla
ise kullanıcılarına SSL 3.0’ı kapatan
bir güvenlik eklentisi yüklemelerini
tavsiye etmişti. Mozilla,
SSL 3.0’ı Firefox 34’te devre dışı
bırakmayı planlıyor.

Sağlığımız Facebook’a emanet

Facebook bir süredir medikal endüstri uzmanları ile görüşmekteydi.
Facebook şu anda mobil uygulama ve araçlar için bir araştırma
ve geliştirme takımı kurmanın erken aşamalarında bulunuyor.
Sağlık uygulamalarının yanı sıra, firma, internet üzerinde aynı
hastalığa sahip kişileri bir araya getiren destek
toplulukları da kurmaya niyetli. Görünüşe
göre bu durum, çalışanların, insanların hastalıklar için internet
üzerinde çözüm aramalarını gözlemlemeleri sonucu ortaya çıkmış.
Bir süredir sağlık uygulamaları ve hizmetleri ile ilgilenmekte
olan Facebook’un konuyu ciddiye almasının en büyük sebebi
ise, 2012 yılında kullanıma sunulan “organ bağışçısı” durumunun
beklenenden çok daha başarılı olması olarak gözüküyor.

Nokia markası resmi olarak öldü!

Microsoft, Nokia markasını bir kenara bırakmak üzere
harekete geçti. Firmanın böyle bir hamle yapması bir
süredir beklenmekteydi. Firma,değişikliğin resmi
olduğunu doğruladı. Bu, gelecekte Nokia telefonları yerine
Microsoft Lumia’lar göreceğimiz anlamına geliyor.
Değişikliği yapan ilk bölge ise yeniliği Facebook,
Twitter ve diğer sosyal medya hesaplarında yansıtan
Nokia Fransa oldu. Bu değişiklik, Nokia’nın tamamen
yok olacağı anlamına gelmiyor.Finlandiyalı firma, harita ve ağ
altyapıları üzerinde odaklanmaya devam edecek. Sadece yeni
telefonların üzerinde „Nokia“ yazısını artık görmeyeceğiz.
Microsoft, „Windows Phone“ markasının geleceği
hakkındaysa herhangi bir ipucu vermedi. Daha önce sızan belgeler
ve bazı ipuçları, Redmond merkezli firmanın sadece „Windows“
adıyla yola devam edebileceğini göstermişti.

Internet Explorer 6’ya nur yağdı

Internet Explorer 6'yı hatırlayanınız var
mı? Microsoft'un geçtiğimiz aylarda
kullanıcılarına artık kullanmayı bırakmaları
için neredeyse yalvardığı bu eski
internet tarayıcısına çok yakında nur
yağacak zira interneti derinden etkileyen
SSL 3.0 hatasının etkilemediği nadir
tarayıcılardan biri IE 6. Tüm modern
tarayıcıların SSL 3.0 sorunu karşısında
çaresiz kalması nedeniyle kullanıcıların
verilerinin izinsiz kişilerin eline
geçme tehlikesi bulunuyor. Aslında pek
çok sunucu SSL 3.0'ı bırakıp TSL isimli
yeni güvenlik protokolüne yükseltme
yapmış bulunuyor ancak ne var ki tarayıcılar
hala SSL 3.0 üzerinde çalışıyor.
Dolayısıyla tarayıcıdan geçen tüm
veriler, e-postalar, şifreler, özel yazışmalar
internet bağlantısını izleyen kötü
niyetli kişilerin eline geçebiliyor.
Sizlere daha önce buradaki haberimizde
duyurduğumuz, Google'ın POODLE
ismini verdiği açığın kısa sürede çözülmesi
de mümkün görünmüyor. Bu sırada,
kullanıcılara güvenli sörf imkanı
veren tek tarayıcının da en son 2006
yılında güncellenmiş olan IE 6 olduğu
ortaya çıkıyor.

Android’e 64-bit uygulamalar geliyor

Google, Android uygulama geliştiricileri için 64
Bit uygulamalarını test edebilecekleri bir emulatorü
yayına soktu. Böylece uygulama geliştiricileri
Android L için geliştirdikleri 64 Bit uygulamaların
performanslarını test edebilecek, hatalı çalışan
yönleri tespit edebilecek ve Android L yayına girdiğinde
64 Bit uygulamaları sorunsuz çalışır şekilde
kullanıcılara sunabilecek.64 Bit uygulamaların aslında
32 Bit uygulamalara oranla iki kat daha fazla
performans sağlaması bekleniyor. Ancak uygulamaların
gerçek performans artışını gösterebilmesi
için cihazların 64 Bit işlemcilere sahip olması
gerekiyor. Google, 64 Bit işlemcileri destekleyen
yeni Android L sistemiyle bu telefonların yaygınlaşmasına
destek veriyor.

Microsoft Surface için yolun sonu geldi mi?

Her ne kadar şimdiye kadar pek başarılı olduğu söylenemese de, Microsoft, Surface
markasının üretimini durdurmayı planlamadığını açıkladı ve en azından yeni
bir nesil daha Surface ürünleri üretilecek. Surface genel
yöneticisi Brian Hall, Microsoft’un „Surface
markasının devam eden büyümesine“ kendisini
adamış olduğunu söyledi. „Yeni Surface ürünlerinin zorlu
markete düzgün bir şekilde girebilmelerini sağlamak adına yol
haritalarımızı kendimize yakın tuttuk. Ancak her zaman ürünlerimiz için bir
yol haritası olduğunu söylemiştik.“ Hall, açıklamasını desteklemek adına, şu anda
Surface Pro’da bulunan pek çok aksesuarın bir sonraki nesil Surface
Pro’ya uyumlu olacağını söyledi. Ancak Hall, yeni bir Surface Pro tabletin nasıl
bir görüntüsü olduğunu veya ne zaman tanıtılacağını söylemekten çekindi.
Microsoft’un profesyonellere yönelik ürününün son nesli olan Surface Pro 3,
Mayıs ayında tanıtılarak, Haziran ayında ABD’de ve Ağustos ayında
Birleşik Krallık ve 25 diğer ülkede markete adım atmıştı. Ancak, Microsoft
satış miktarlarını açıklamakta çok da istekli değil ve Surface markası da
üçüncü nesline ulaşmış olmasına rağmen bu isteksizlikten nasibini
almakta. Elimizde ürün satış sayıları bulunmasa da, gelir ve masraf oranlarına, Microsoft’un açıklama
yapmaktan çekinmesine bakıldığında, Surface grubunun zararda olduğu ortada
ve bu zararın toplamda 1,7 milyar dolara ulaştığı söyleniyor.

Apple Pay ile hayatımız değişecek mi?


Apple, telefonu kredi kartına çeviren servisi Apple Pay’ı hizmete soktu.
Telefonlar daha önce de ödeme aracı olarak kullanılıyordu ama şimdi işin
içinde Apple faktörü var.


Apple, Ekim ayında ABD’de, uzun zamandır beklenen
Apple Pay hizmetini servise soktu. Apple Pay hizmeti,
en basit tanımıyla, Apple’ın bu servisi destekleyen cihazlarına
tanımlanan kredi kartı sayesinde, alışverişlerde
ödemeleri telefonu yaklaştırarak yapılabilmesini
sağlıyor. Telefon ile NFC teknolojisi sayesinde ödeme özelliği aslında
Apple’ın icat ettiği bir mucize değil. Türkiye’de de dünyanın
başka ülkelerinde de bu imkan uzun zamandır bulunuyor. Telefon
kullanıcıları eğer telefon operatörleri ile gerekli anlaşmaları yapmışlarsa
ve elbette ellerindeki telefon da NFC özelliğine sahipse,
markette, restoranda veya başka bir mağazada, telefonu kasanın
önündeki NFC cihazına yaklaştırıp ödemeye onay vererek ödemeyi
gerçekleştirebiliyorlar.
Ancak Apple, her zaman yaptığı gibi, teknolojiyi pratik ve güvenli
bir hizmet haline getirerek günlük hayatımızda küçük bir devrim
yaratmayı amaçlıyor.
Apple Pay sistemi, kullanıcının kredi kartı bilgilerini sisteme girmesiyle
çalışıyor. Ancak bu bilgiler ne telefon üzerinde depolanıyor
ne de satıcıya gösteriliyor. Bunun yerine Apple Pay, her kullanıcıya
özel bir kimlik numarası veriyor ve alışveriş sırasında bu kimlik numarası
görünüyor. Kimliğin alışverişte geçerli olması için de kullanıcının
telefonda parmak iziyle onay vermesi gerekiyor. Böylece
telefonu çalan birinin, parmak izi olmadan alışveriş yapması
mümkün olmuyor. Eğer telefon çalınırsa, kullanıcının kredi kartını
iptal etmesi gerekmiyor. Sadece söz konusu numara artık çalışmıyor
ve kullanıcıya yeni bir numara veriliyor.
Apple Pay ile sadece fiziksel alışverişler değil, online alışveriş yapmak
da mümkün. Online ödeme sistemi ise önümüzdeki haftalar-
da iPhone dışındaki Apple cihazlarında da çalışacak. Böylece
iPad üzerinden alışveriş yaparken Apple Pay kullanılabilecek.
Apeple Pay’in servise girmesiyle Whole Foods, Macy’s,
McDonald’s, Duane Reed, Texaco gibi ABD’nin 35 ünlü
markası dükkanlarını Apple Pay ödemelerine açtı. Bu da
aslında önemli bir gelişme zira her birinin yüzlerce şubesi
bulunan bu 35 marka ABD ekonomisinin günlük alışverişlerinde
çok önemli bir yer tutuyor. Apple Pay’in geçerli
olduğu mağazaların yaklaşık sayısı 220 bin’i buluyor. İşte
Apple’ın “devrim” yaratabilme gücü de buradan geliyor.
Apple’ın rakipleri NFC özelliğini yıllardır desteklemelerine
rağmen bu özelliği pratik bir hizmete dönüştürmek
için ekonominin can damarı olan markalarla tek tek anlaşmalar
yapma külfetiyle uğraşmak istemedikleri ve elbette
insanlara telefonlarının bu yeteneklerini anlatmaya
tenezzül etmedikleri için, Android veya Windows Phone
sahipleri NFC’li telefonları ile alışveriş yapabileceklerinin
farkında bile olmayabiliyorlar veya GSM operatörünün
ağır bürokratik işlemleri ile uğraşmak istemedikleri için
bu yöntemi tercih etmiyorlar. Apple’ın rakibi olan Google,
benzer bir sistem olan Google Wallet’i üç sene önce servise
sokmuştu ancak tipik bir Google davranışı olarak servisi
Apple kadar coşkuyla ve pratik şekilde tanıtmayı başaramadığı
gibi kullanıcılar da servisin nasıl işlediğini bir
türlü anlayamadılar. Apple, ödeme sistemi Apple Pay’i,
ABD çapında 220 bin dükkanda hizmete sokarak,
Google’ın teorik olarak hizmete soktuğu bir servisi pratik
ve kullanışlı bir sistem olarak servise sokmuş oldu ve bu
da onun başarısının anahtarı olacak gibi görünüyor.
Apple Pay’in desteklediği kredi kartı sistemleri American
Express, Visa ve MasterCard... Ayrıca 500 ABD bankası
da Apple Pay sistemini destekliyor. Bunların arasında
ABD’nin en büyük bankaları olan, Chase, Capital One,
Bank of America, Citi, Wells Fargo, US Bank, Barclaycard,
PNC, USAA, Navy Federal Credit Union ve American Express
de yer alıyor.
Peki Türkiye’de Apple Pay üzerinden telefonla ödeme
kolaylığı ne zaman devreye girecek. İşin ucunda, yapılan
her alışverişten küçük bir komisyonun Apple’a kalması,
yani Apple’ın banka hesabına durmaksızın oluk oluk para
akması olduğu için Apple Pay sisteminin ABD dışına yayılması
ve Türkiye’ye de gelmesi çok uzun sürmeyecektir.
Ancak biz yine de Google ve Microsoft’un ve hatta mümkünse
Türk firmalarının da bu yeni pazarı keşfederek rakip
ürünler geliştirmelerini ve Apple’ın piyasada bir tekel
olmasının önüne geçmelerini umuyoruz.